26 Şub 2011

Moskova'da isyan olur mu? / Rahmi Yağmur


MOSKOVA - 20. yüzyılın ikinci yarısında sömürgecilerden arta kalan askeri ve ekonomik izleri dizginsiz bir şekilde yok etmek ve ABD- İsrail ilişkilerine karşı gelişen devrimci Arap milliyetçiliği sola ve Sovyetlere sempati besliyordu. Bazıları sosyalizmi seçiyordu. “Arap sosyalizmi” kavramı da bu döneme aittir.

Ancak Kippur Savaşı onların Sovyetlere olan güvenlerinde bir dönüm noktası oldu. Enver Sedat’ın radikal yıllarında (1972) binlerce Sovyet kadrosunu sınır dışı etmiş belli bir süre sonrada ilişiklerini tümüyle keserek İsrail'le, Kudüs'ü ziyaret etmişti. Moskova’ya bel bağlamaktansa İsrail’e teslim olmayı yeğlemişlerdi. Çünkü onlar 67’de İsrail ile yaptıkları savaşta Sovyet istihbaratı ve askeri teknolojisine güvenmiş ama bunda yanılmışlardı. Sovyetler her ne kadar savaştan bölgeye tek taraflı kuvvet gönderme kararlılığını beyan etse de bu büyük hayal kırıklıklarını onarmadı.

Bu Sovyetlerin Ortadoğu’da yediği en büyük darbelerden biriydi. Önemli bir müttefikini kaybetmiş ve Sovyetlerin Ortadoğu’daki varlığında dramatik değişikliklere yol açmıştı. Bu tarihleri bazı aydınların iddia ettiği gibi Sovyetlerin Ortadoğu’daki ideolojik ölümü veya politik heveslerinin buharlaşması olarak değerlendiremeyiz. Zaten SSCB buraları bir devrim sahasından çok bir pazar olarak görüyordu. Arap-İsrail çatışması bu alanı ABD ve Rusya için büyük bir silah pazarına dönüştürüyordu -halen öyle.

Sovyetler yıkıldıktan sonra Rusya neredeyse Ortadoğu’dan tamamıyla çekildi. Bazı yerlerde ise imparatorluk onuruna yakışmayacak kadar kötü bir ABD müttefiki görüntüsü sergiledi.

RUSYA KÖTÜ BİR İZLEYİCİ

Bazı dönemlerde ise Brejnev’den çok daha kötü bir izleyici gibi kaldı. Ama hiçbir dönem Arap ayaklanma dalgasının geliştiği son aylardaki kadar kötü hareket etmedi.

Rusya ABD yanlısı diktatörlerin devrilmesine sevinerek sokaklara inmesi, halkları ilgi göstermesi ve daha demokratik ve adil rejimlerin oluşumuna destek sağlaması gerekiyordu. Çünkü oluşan daha demokratik rejimler Washington’un bölge politikalarına karşı yeni ve güçlü ittifaklar oluşturabilirdi. Mısır ve bugün devrim dalgalarıyla sarsılan tüm ülkeler de buna uygun reel bir zemin oluşturdu. Değişimden asıl korkması gereken Washington’du -ki özünde başta böyleydi.

Oysa Beyaz Saray devrimleri önleme gibi -kendisi için- tehlikeli veya izleme gibi kendiliğindenci politikalar yerine süreci bizzat yönetmeyi tercih etti. Bu ABD’nin -kendi mantığı içinde- başarılı bir stratejiydi

Ancak Rusya “bu ülkelerin iç işlerine karışmıyor, baskıdan kaçınıyormuş ve bekleyip görecekmiş” gibi bir poza girdi. Oysa pozisyonun bununla ilgisi yoktu. Son güne kadar pratik olarak fiziki ve politik bir cesede dönüşmüş Mübarek’e destek verdi.

KIZIL MEYDANDAN KORKUYORLAR

Halen Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk isyanı devam ederken Moskova neredeyse onları durdurmak istiyor. Rusya’yı böyle hareket etmeye iten dış politika hatası değil bir iç politika hesabıdır. Kremlin Arap devrimler dalgasının Rusya içini de etkileyebileceğinden korkuyor.

Eski Sovyet lideri Gorbaçov Herald Tribune verdiği röportajda, “Arap dünyasında başkaldırıların tüm dünyadaki otokratik liderlere bir uyarıdır. (Otokratik yönetimler) Bunun sonsuza kadar devam edemeyeceğini anlamalılar” ifadeleri dikkat çekiciydi.

Yine muhalif yayınlarıyla tanınan Eho Moskvı radyosuna yaptığı açıklamalarda ülkeyi yöneten siyasi elitin ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmaya çalıştığını ve bu yolda ülkenin kaynaklarını kullanmaktan çekinmediğini vurguladı. Gorbaçov Başbakan Vladimir Putin’i de eşine az rastlanır bir cesaretle uyarmayı sürdürdü.

Mübarek’in 30 yıldır süren iktidarını kaybetmesine yol açan toplumsal patlamanın Rusya’da da yinelenmemesi için önlem alınması gerektiğini ve “Ben Putin’in yerinde olsam daha dikkatli olurdum. Öyle ya, devrimci rüzgârlar bizim de kapımızı çalabilir” dedi. Gorbaçov ayrıca, ”İnsanları ve özgürlükleri kontrol eden otoriter yönetim yerine halk yönetici sınıfı kontrol etmeli” diye konuştu.

Dünya onu Sovyetler gibi devasa rejimleri yıkan bir demokrat gibi görüyor. Ancak o son yıllara kadar iktidarların yanında yer aldı. Sadece Gorbaçov değil batı yanlısı muhalif yayınlarda Sovyetleri yıkan Batı Avrupa ve Rusya’daki halk gösterilerini yeniden yayınladı.

300 YILLIK İMPARATORLUĞU TWİTTER İLE TEHDİT EDİYORLAR
Bu durum Washington’un da gündemine de girmiş durumda. Salı günü George Washington Üniversitesi'nde öğrencilere konuşan ABD Dışişleri Bakanı Clinton wep üzerinden Rusça Çince ve Hintçe daha aktif iletişim kurma kararı aldığını açıkladı. Clinton, muhalif grupların (Mısır’daki gibi) internetteki sosyal ağları kullanarak protesto yürüyüşleri organize etmelerine destek sunmak istediklerini söyledi.

Rus aydınlarının bazıları bunun Rusya üzerinde büyük bir etkisinin olmayacağını söylerken bazıları ABD’nin zaten bu politikasını Tutuklu bulunan İş Adamı Mikhail Khodorkovski taraftarları üzerinden başlattığını söylüyor.

Rusya benzer ayaklanmaları yaşamasa bile içerdeki yetersiz demokrasinin yol açtığı huzursuzluğun ve kaygılı iç ve dış politikanın etkisi altında. Elbette ki Rusya’nın geleneksel yönetim tarzı Araplarınkiyle bire bir aynı değil. Yine Rus toplumunun sosyo politik yapısı ve ulusal karakteri farklıdır. Ancak Kremlinin açık ve katılımcı bir demokrasiye geçemeyişi artık toplum tarafından da iyice hissediliyor.

ANF NEWS AGENCY

0 yorum:

Yorum Gönder

Hakaret küfür vb yorumlarınız olursa savcılığa başvurulucaktır