28 Şub 2011

Uluslararası Özgür Kadın Vakfı 10. yılını kutladı


Hollanda’nın Rotterdam kentinde çalışmalarını sürdüren Uluslararası Özgür Kadın Vakfı 10. Yıldönümünü görkemli bir etkinlikle kutladı. Kutlamaya, aralarında Barış Grubu üyelerinden Dilek Kurt, DEP eski Milletvekili Leyla Zana, avukat Reyhan Yalçındağ ile Avrupa Kürt kadın Hareketi temsilcisi Sevim Şahin’inde bulunduğu çok sayıda kişi katıldı.

Hollanda’nın Rotterdam kentinde çalışmalarını sürdüren Uluslararası Özgür Kadın Vakfı dün gece 10. kuruluş yılını bir etkinlikle kutladı. 6 Mart 2001 tarihinde başkent Amsterdam’da kurulan, farklı diller, renkler ve gerçekler ancak ortak umudu paylaşan kadınları buluşturmayı hedefleyen kadın vakfı geride bıraktığı 10 yılı eski ve yeni çalışanlarının da aralarında bulunduğu büyük bir katılımla kutladı.

Capelle Aan den İjsel’de Isala Tiyatro binasında gerçekleştirilen kutlama panel ve konserden oluşan iki bölümle gerçekleşti. Saat 14.30’da panel ile başlayan etkinliğe kadınların yoğun katılımı dikkat çekti.

SAVAŞA KARŞI BARIŞI SAVUNAN VAKIF

Açılış konuşmasını Uluslararası Kadın Vakfı adına, 1999 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın barışın önünün açılması için yaptığı çağrısı üzerine Avrupa’dan Türkiye’ye giden Barış Grubu üyelerinden Dilek Kurt yaptı. Kurt konuşmasında, “Bütün sınırları ve sistemlere baş kaldırarak emeği, bedeni sömürülen tüm kadınların sesi, çığlığı olmayı hedefleyen Özgür Kadın Vakfı geride bıraktığı 10 yılda yürüttüğü çalışma ile kadın ve çocuklara yönelik geliştirdiği projelerle, savaşa karşı barışı savunan duruşuyla tanınmaktadır” dedi.

Dünyanın hemen her yerinde kadınların ayrımcılığa, cinsiyetçi uygulamalara maruz kaldığını belirten Dilek Kurt, “dilimiz, rengimiz, kimliğimiz ne olursa olsun kadın olarak sorunlarımızın ortak olduğunu biliyoruz” diyerek devamla şunları söyledi. “Ancak biz kadınlar arasında etnik, sınıfsal, bölgesel olarak farklı sorunlardan kaynaklı çifte sömürüye maruz kalan kadınların varlığını kabul etmek gerekiyor. Kürt kadınları bugün bile etnik kimliğine sahip çıktığı için potansiyel terörist olarak görülüyor. Anadili olan Kürtçe konuşup yazmak istediği için devlet baskısı yaşıyor, tutuklanıp cezaevine konuluyor. Özgür Kadın Vakfı üstlendiği misyon ile kadını ezen, sömüren ve katleden erkek egemenlikli her türlü sisteme karşı mücadele ediyor.”

‘ANADİLİMDE KONUŞMAYI TERCİH EDİYORUM’

Dilek Kurt’un açılış konuşması ardından panele geçildi. Roj TRoj TV ana haber bülteni spikeri Zilan Amed’in moderatörlüğünü yaptığı panele konuşmacı olarak, DEP eski Milletvekili Leyla Zana, Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) sözcüsü İnsan hakları savunucusu avukat Reyhan Yalçındağ-Baydemir ile Avrupa Kürt Kadın Hareketi temsilcilerinden Sevin Şahin katıldı.

Panelde ilk konuşmayı aynı zamanda Uluslararası Özgür Kadın Vakfı’nın onur üyesi de olan Leyla Zana yaptı. Zana, dünden bugüne Kürt kadınlarının yürüttüğü özgürlük mücadelesini örneklerle anlattı. Türkçe yapılan panelde Zana, “Ben Kürtçe düşünüp, Türkçeye çevirip konuşuyorum. Bunun için anadilimde konuşmayı tercih ediyorum” diyerek konuşmasını Kürtçe sürdürdü.

‘KADINLAR ERKEKLERDEN DAHA ÇOK BU MÜCADELENİN YÜKÜNÜ SIRTLADILAR’

Vakıf çalışmalarının önemine değinen Zana, “Toplumsal dayanışmanın, toplumsal sorunların çözümü noktasında vakıfların büyük önemi sivil tabakalarda da fark edilmiştir” dedi.

Kürt halkının özgürlük mücadelesinde Kürt kadınının kendine biçtiği misyonu ve ödediği ağır bedelleri anlatan Zana devamla şunları söyledi: “Kadınlar öyle bir aşamaya geldi ki, erkeklerden daha çok bu mücadelenin yükünü sırtlandılar. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar, mücadele saflarında da erkeklerle eşit temelde birlikte yürümek istedi. Kadınlar bu yolda ağır bedeller ödedi. Çok yalnız bırakıldı toplum içinde. Her yönden yalnız bırakılmıştı. Ancak kadınları ayakta tutan ve bugünlere getiren onların toplum sevgisidir. Hayata, yaşama olan umut ve sevgisidir.”

‘DEVLET TEDAVÜZÜ KÜRT HALKINA KARŞI MÜCADELE BİÇİMİ OLARAK KULLANIYOR’

Zana ardından konuşan DÖKH sözcüsü Reyhan Yalçındağ-Baydemir ise geçmiş yıllarda yürütülen kampanyalarla ilgili bilgi verdi. Özellikle geçtiğimiz yıl başlatılan, “Demokratik özgür toplumu yaratalım, tecavüz kültürünü aşalım” kampanyasına değinen Yalçındağ, tecavüz kültürü tanımını örneklerle açtı. “Tecavüz kültürü sadece kadın bedenine değil, topluma, doğaya yapılanlar da bu kültürün bir parçasıdır” diyen Yalçındağ, “bu coğrafyada şiddetin en büyüğü kadınlara karşı yapılmıştır, ve devlet de bunu hep beslemiştir. N.C. davası bunun bir örneğidir. Bu şiddet kültürü değil de nedir, tecavüz kültürü değil de nedir?” diye sordu.

Kürt kadınlarına karşı yapılan cinsel istismarın devletin Kürt halkına karşı bir mücadele biçimi olarak kullandığını belirten Yalçındağ, kadına yönelik işlenen tüm suçların teşhir edilmesi ve bunu uygulayan devlet ile uygulayıcılarının da gerçeklerle yüzleştirilmesi gerektiğini söyledi.

0 yorum:

Yorum Gönder

Hakaret küfür vb yorumlarınız olursa savcılığa başvurulucaktır