BEHDİNAN - KCK Yürütme Konseyi, 13 Ağustos’tan bu yana devam eden eylemsizlik sürecinin “AKP hükümetinin izlediği inkar-imha politikaları nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini” açıkladı. “Eylemsizlik sürecinin bitmesinden AKP hükümetinin sorumlu olduğu tartışmasızdır” diyen KCK, saldırılar karşısında gerilla güçlerinin kendisini daha etkili savunacağını ancak saldırmayacağını kaydetti.
KCK Yürütme Konseyi'nden eylemsizlik sürecine ilişkin günlerdir beklenen açıklama geldi. Yaptığı yazılı açıklamada KCK, 13 Ağustos'tan bu yana devam eden son eylemsizlik süreci ile daha önce ilan edilen ateşkeslere dikkat çekerken, tüm bu süreçler karşısında hükümetin hiçbir adım atmadığını kaydetti. Açıklamada sürecin kalıcı bir ateşkese dönüşmesi için daha önce duyuruluna ön koşullara da yer verilirken, güven verici adımlar ve taahhütler yerine eylemsizlik sürecinde hükümetin içine girdiği pozisyona vurgu yapıldı.
KCK’nin açıklaması şöyle:
“İki yüz yıllık tarihi geçmişi olan Kürt sorunu bugün çözüm aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Kürdistan Özgürlük Hareketi olarak, Kürt sorununun çözümünde her zaman demokratik-barışçıl çözüm yöntemini esas aldık ve bunda ısrarlı davrandık. Türk Devletinin şiddetle tasfiye etme ve inkar politikasındaki ısrarına rağmen demokratik-siyasal seçeneğin hayat bulması için tek taraflı ateşkesler ilan ettik. Kürt Halk Önderliği bu konuda 1993 yılından bu yana tam 18 yıldır çok ciddi ve eşsiz bir çabanın sahibi oldu.
İLAN EDİLEN ATEŞKESLER
Hareketimiz de, Önderliğimizin bu çabalarına karşılık ve halkımızın, kamuoyunun beklentilerine cevap olmak için defalarca ateşkes ilan etti. İlk kez 2002’de iktidara gelen AKP hükümetine hemen hemen her yıl Kürt sorunun çözümü için muazzam fırsatlar sunuldu. 2005 Ağustos, 2006 Ekim, 2008 Aralık, 2009 Nisan, 2010 Ağustos, Eylül ve Kasım aylarında tek taraflı ateşkesler ilan ettik. AKP, bu fırsatları değerlendirmek yerine topluma kendi başarısı olarak lanse etmeye çalışıp iktidarını güçlendirerek, hareketimizi tasfiye etmeyi amaçlamış, bunun dışında çözüme dönük hiçbir olumlu pratiğin sahibi olmamıştır. Ancak Hareketimiz ve sorumluluğu altındaki gerilla güçlerimiz, 8 kezdir ilan edilen ateşkes dahil bu süreçlerin gereklerine her defasında layıkıyla uymuştur. AKP hükümeti icraatlarıyla bu fırsatları sonuçsuz bırakarak, anlamsız kılmıştır.
İçine girmekte olduğumuz bu bahar ayında halkımıza adil bir barışı müjdelemeyi, Türk-Kürt halklarının tarihi bağlarının güçlenmesini sağlayacak, iradeli, onurlu birlikte demokratik özgür yaşam projesine yol aldıracak tarihi gelişmelerin yaşandığı bir bahar olmasını canı gönülden arzuladık. Maalesef AKP’nin kökleşmiş inkar zihniyetinden kurtulamaması ve kendi iktidar çıkarlarını Türkiye’nin ve halkların demokratik çıkarlarından üstün tutması buna yol açmamaktadır. AKP, geliştirdiği sistem içi ittifak ve oluşturduğu yeni gladyosuna dayalı siyasetiyle özgür Kürt iradesini marjinalleştirme ve tasfiye konseptindeki ısrarı neticesinde ateşkes süreci heba edilmiştir.
EYLEMSİZLİK SÜRECİ SONRASI YAŞANANLAR
Hareket olarak, Kürt sorununda demokratik çözüm yönünde bir nebze de olsa ilerleme sağlamak için üstümüze düşen sorumlulukların gereklerini yerine getirdiğimiz gibi, barışçıl yönteme hep öncelikli şans tanıdık. Özellikle 2009 yerel seçimlerinde Kürt halkının ortaya koyduğu demokratik irade ve demokratik kamuoyunda oluşan beklentilere ve Önderliğimizin çağrısına oldukça dikkatli ve hassas yaklaşarak 13 Nisan 2009’da tek taraflı eylemsizlik sürecini ilan ettik.
Ancak AKP hükümeti de bir gün sonra, 14 Nisan 2009 tarihinde yasal-demokratik Kürt siyasetçilerine karşı KCK operasyonu adıyla bir siyasal soykırım sürecini başlattı. Kürt toplumunun bütün itirazlarına rağmen bu operasyonunu ısrarlı bir biçimde günümüze kadar sürdürerek 2000’e yakın Kürt siyasetçisini tutukladı. Bununla birlikte askeri-diplomatik kuşatma ve saldırı dalgası devam etmiştir. Gerilladan ve Maxmur’dan giden Barış grupları sudan gerekçelerle tutuklanmıştır. Barış ve kalıcı çözüm için Önder Apo’nun sunduğu yol haritasına el konulmuş ve hiçbir biçimde gereklerine uyulmamıştır. Kürt halkına, siyasetçilere, kadınlara, gençlere, çocuklara yönelik linç ve kültürel soykırım artarak sürdürülmüştür. Kürt halkını sindirmeye dönük bir politika izlenmiş ve siyasi partisi DTP kapatılmıştır.
Halkımızın ve tüm mücadele kazanımlarının tehlike ve tehdit altında olduğu böylesi bir süreçte Kürt sorununda muhatap olan Önderliğimizin 31 Mayıs’ta aradan çekilmesi yeni bir durum ortaya çıkarmıştır. Özgürlük değerlerimizi ve halkımızı savunmak amacıyla 1 Haziran 2010’da güçlerimiz meşru savunma temelinde dördüncü stratejik mücadele dönemini başlatmayı öngören direniş pozisyonu almıştır.
KALICI ATEŞKES İÇİN GEREKLİ KOŞULLAR
Direniş sürecinin ortaya çıkardığı siyasal ve askeri ortamın yarattığı atmosferde devletin Önderliğimizle geliştirdiği diyaloglara önemli bir anlam biçtik. Diyalog sürecinin müzakere aşamasına gelmesi için zemin yaratmaya çalıştık. Sürece taktiksel değil stratejik yaklaşarak 13 Ağustos’ta ateşkes ilan ettik. Daha sonra bunu iki kez uzatarak günümüze kadar devam etmesini sağlayan kararlar aldık. Sürecin kalıcı bir ateşkese dönüşmesi için AKP hükümetinin öncelikli olarak atması gereken adımları defalarca sunduk ve kamuoyuyla paylaştık.
Bunlar: 1- Askeri ve siyasi alanlara dönük tüm operasyonların durdurulması, 2-Tutuklanan Kürt siyasetçilerinin serbest bırakılması, 3-Önder Apo’nun sürece aktif olarak katılmasının önünün açılması ve yürütülen diyalogun müzakere düzeyine çıkarılması, 4-Sürecin ilerlemesi için Anayasa komisyonu ile Hakikatleri Araştırma Komisyonlarının kurulması, 5-Dünyanın hiçbir yerinde olmayan ve Kürt halk iradesinin parlementoya yansımasını engelleyen % 10 seçim barajının kaldırılmasıdır.
Açık ki bu talepler, birçok çevrenin de benimsediği, uygun gördüğü mütevazi ve AKP hükümetinin çok rahatlıkla geliştirebileceği adımlardır.
TARİHİ ÇABALAR
Ama AKP hükümeti, Kürt sorunun çözümünde önemli bir zemin yaratacak bu adımları atmazken ve çözüm yönünde hiçbir projesi olmazken varmış gibi göstererek, hareketimizin yarattığı barışçıl zemini, hareketimizi tasfiye etmede kullanmak istemiştir. Buna rağmen Önderliğimiz, devlet içindeki bir kesimin ve bazı çevrelerin diyalog ve çözüm eğilimini güçlendirmek, parlamentoda bu iradeyi geliştirmek ve demokratik kamuoyunun sürece cesaretlice müdahil olmasının önünü açmak, savaş lobilerinin, faşist odakların hesabını boşa çıkarmak için çok zor da olsa sürecin uzatılmasında ciddi çabalar sergilemiştir.
Önderliğimizin tarihi çabalarının karşılık bulması için, sürecin hassasiyetini dikkate alan Hareketimiz, genel seçimlere kadar tek taraflı bir biçimde şartlı eylemsizlik kararını almış ve belli aralıklarla durum değerlendirmesini yapacağını ilan etmişti. Özellikle Mart ayında bunu yeniden kamuoyuyla paylaşacağını belirtmişti. Hareketimiz, belirsiz, zamana yayılan, özünde çürütmeyi, oyalamayı ve tasfiyeyi amaçlayan uygulamalar konusunda AKP hükümetine defalarca uyarıda bulundu. Ancak AKP hükümeti büyük bir duyarsızlık ve umursamazlıkla süreci yumuşatacak hiç bir adım atmadığı gibi satın aldığı bazı Kürt işbirlikçilerini kullanarak Kürt toplumunu yanıltmak ve özgür Kürdü tasfiye etmede ısrarlı davranmıştır.
6,5 AYDA GÜVEN VERİCİ HİÇBİR ADIM ATILMADI
13 Ağustos 2010 tarihinden bu yana geçen 6,5 ayı aşkın bir süre içerisinde hükümetin, güven verici hiçbir adımı ve ciddi taahhüdü olmadığı gibi, öncelikli olarak yapılması gerekenler konusunda da tam tersi bir tutum içine girmiştir.
1- Mevsim koşulları nedeniyle çatışmalarda bir azalma olduysa da Kürt siyasetine karşı operasyonlar artarak sürdürülmüştür.
2-Siyasi soykırımın ibret verici davası olan KCK davasında anadilde savunma hakkı dahi engellenerek bugüne kadar tek bir kişi bile bırakılmamış ve siyasi yaklaşımlarla oyalama ve pes ettirme taktiği uygulanmıştır.
3-Önderliğimizin şartlarında hiçbir değişiklik yapılmadığı gibi sürdürülen diyaloglar müzakere düzeyine vardırılmamış ve sonuç alıcı kılınmamıştır.
4-Her gün toplu mezarlar açılmasına ve tüm ısrarlara rağmen, sürecin ilerlemesi yönünde Adalet ve Hakikatleri Araştırma Komisyonları kurulmamıştır.
5-Kürt halkının siyasal iradesi önünde bir engel olan % 10 seçim barajı düşürülmediği gibi, Kürtlerin meclise girmemesi için AKP yeni hilelerle yeni yasalar çıkararak meclisteki Kürt temsilcilerinin en az sayıya indirilmesi için her türlü çabayı göstermiştir. Bu biçimde Kürt iradesinin tam olarak yansımadığı bir meclisin de yapacağı anayasanın dengesiz olacağı ve sorunu çözmeyeceği şimdiden görülmektedir.
UZATTIĞIMIZ EL KARŞILIKSIZ KALDI
Bu süreci yakından takip eden başta aydınlar, yazarlar, demokratik çevreler, liberal kesimler de takdir eder ki, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik özerklik temelinde çözümü için tek taraflı olarak sürdürdüğümüz ateşkes ve değişik çabalarımız karşılık bulmamıştır. Bu yüzden demokratik çözüm için geliştirdiğimiz eylemsizlik süreci, AKP hükümetinin izlediği inkar-imha politikaları nedeniyle geçerliliğini yitirmiştir. AKP hükümeti uzattığımız eli karşılıksız bırakarak süreci boşa çıkarıp anlamsızlaştırmış ve sonlandırmıştır.
AKP NE CİDDİ BİR FİKİR, NE DE CİDDİ BİR UYGULAMA SAHİBİ OLMUŞTUR
AKP hükümeti, Kürt sorununun demokratik çözümü için ne ciddi bir fikir ne de ciddi bir uygulama sahibi olmuştur. Sadece oyalama ve kandırma taktiğini yürütmüştür. Oysa Kürt sorunun çözümü için hem ulusal hem uluslar arası koşullar oldukça elverişli hale gelmiştir. Ama AKP hükümetinin sahip olduğu zihniyet nedeniyle çözmeye yanaşmamış ve gerçek anlamda bir çözümü de düşünmediğini bu pratiğiyle ortaya koymuştur.
Kürt halkının demokratik özerklik tartışmalarına çözüm tartışmaları kapsamında yaklaşmak yerine ihanet ve suikast suçlaması yaparak ortamı faşist saldırılara açık tutan ağır tahrikkar bir üslup kullanıp provoke etmiştir. MGK’nin 29 Aralık 2010 tarihinde yaptığı toplantının ardından hazırladığı sonuç bildirisi aslında ilan ettiğimiz eylemsizlik kararını anlamsızlaştıran bir bildiri olmuştur. Buna rağmen hareketimiz eylemsizlik sürecini büyük bir sabırla yürütmüştür. Bu gelişmeleri takiben giderek bir tıkanma yaşanmış ve çıkmaz derinleşmiştir.
ETKİLİ SAVUNMA YAPILACAK, FAKAT SALDIRI OLMAYACAK
Tüm bu gelişmelerden de anlaşılacağı gibi esas sorun, AKP hükümetinin bu soruna taktiksel yaklaşıp inkar ve imha zihniyetinden ve saldırgan politikalarından vazgeçmemesidir. Bu gerçeklere rağmen devletten, hükümetten yana sanki çözüm olacakmış gibi halkımızı beklenti içinde tutamayız. Mevcut durum çözümsüzlük, oyalama, tasfiye siyasetinde diretmedir. Bu siyaset, Kürt halkını, Türk ulusu içinde eritme, varlığını, kimliğini ve özgürlüğünü asla tanımamadır. Dolayısıyla eylemsizlik sürecinin bitmesinden AKP hükümetinin sorumlu olduğu tartışmasızdır
Bu durumda güçlerimiz, saldırılar karşısında kendisini daha etkili savunacak, fakat saldırmayan, operasyona çıkmayan ve halka yönelmeyen güçlere karşı askeri eylemde bulunmayacaktır. Önümüzdeki sürecin nasıl bir karakter kazanacağı konusunda AKP hükümeti ve devlet güçlerinin yürüteceği politikaların etkili olacağı açıktır.
NEWROZ’DA HÜKÜMETİN YAKLAŞIM POLİTİKASI ÖNEMLİ OLACAKTIR
Özellikle girmekte olduğumuz Mart ayında 8 Mart Dünya Kadın Gününde ve Kürt ulusal değerleri açısından kutlu bir gün olan Newroz sürecinde halkımızın geliştireceği normal, doğal kitlesel etkinliklere hükümetin yaklaşım politikası önemli olacaktır. Bu konuda ilgili olan tüm çevrelerin sürece sorumlu ve duyarlı yaklaşmaları büyük önem taşımaktadır.
Kürt sorunuyla yakından ilgili olan uluslar arası güçlerin sorunun çözümü için attığımız adımları görerek, AKP’nin çözümsüzlükte ısrarı ve halkımızın siyasal iradesini ve varlığını yok saymaya yönelik politikaları karşısında, halkımızın halk olmaktan kaynaklı evrensel haklarını tanımaya ve Türk devletinin şiddete dayalı politikalarını desteklememeye çağırıyoruz.
Türkiye’nin devrimci, demokratik, yurtsever, dürüst dindar insanları, AKP’nin çözümsüzlük politikasını görerek, Kürt halkının haklarının anayasal güvenceye kavuşturulması temelinde, ortak vatan, demokratik ulus ekseninde her iki halkın eşit-özgür ve barış içinde yaşaması için mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.
ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI
Kürdistan’ın dört parçasındaki tüm yurtsever siyasi güçleri daha fazla dayanışma ve demokratik ulusal birliği güçlendirmeye, Türk devletinin AKP eliyle yürüttüğü Kürt iradesini hiçleştiren ve tanımayan politikalarına karşı ortak mücadele etmeye çağırıyoruz.
Tüm yurtsever halkımız, Kürdistan’ın dört parçasında ve yurtdışında Önderliğimizin geliştirdiği barışçıl çabaların devlet ve hükümet katında karşılık bulmadığını görerek yeni döneme daha sorumlu ve örgütlü yaklaşmayı vazgeçilmez bir görev bilmelidir. Sürecin Kürt sorununda çözüm süreci olduğunu ve bunu hiçbir gücün önlemeyeceğini bilmeli, ortaya çıkmış bulunan başarı koşullarını mutlak surette değerlendirmek için yüksek bir sorumlulukla yaklaşmalıdır.
Dönem özgürlük ve başarı dönemidir. Bu tarihi süreci Demokratik Özerklik ve Önder Apo’nun özgürlük sürecine dönüştürmek için tüm yurtseverleri göreve çağırıyoruz. Bilinmeli ki tarihin bu önemli aşamasında Apo’cu Hareket, edindiği askeri ve siyasi tecrübeyle sahip olduğu olanakları ve halkımızın büyük desteğini birleştirerek özgürlük mücadelesini mutlaka başarıya dönüştürmeyi bilecektir.”
28 Şub 2011
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder
Hakaret küfür vb yorumlarınız olursa savcılığa başvurulucaktır