Öcalan açıklama üzerine açıklama yapıyor “Ben kimseyi tehdit etmedim” diyor. KCK’nin en yetkili organları açıklama yapıyor: “Biz kimseyi tehdit etmedik” diye. Ancak Mehmet Metiner, Muhsin Kızılkaya, Kemal Burkay ve dahası demeç üzerine demeç veriyorlar. Bazıları vasiyet, bazıları kendince “özgür insan ve aydın” olma hevesine kapılmışlar. Oysa temel bir yanlışlık var. Bu haberlerin temeli daha önceden atıldı.
Kimse bunu çarpıtmasın. Esas mesele şudur: AKP’nin kapalı Meclis toplantılarında, MGK toplantılarında karar verdikleri bir devlet politikası var: PKK’ye karşı askeri operasyonlar sonuç vermiyor. Kürt illerinde devlet geriliyor. Partiler tutunamıyor. Bu nedenle PKK’ye karşı Kürtler içinde bir muhalefet odağı yaratıp Kürtleri PKK’ye karşı örgütlemek gerekli. Bu düşünce Erdoğan’ın baş danışmanı Yalçın Akdoğan ve ekibinin düşüncesidir. Bunun aklını kimin Erdoğan’a verdiği de belli. Nerede konuşulduğu, kaç paraya denk geldiği belli. Bu taktiğin kaynağı 1999’da Öcalan’ın İmralı Mahkemesi sırasında Avrupa’da oluşturulan PKK’ye alternatif yapılan çalışmalara kadar uzuyor. O zaman kabaca yapılmak istenen şimdi inceltilerek yapılıyor. 2003-2004’de örgüt içinde yapılmak istenen de böylesi bir politikaydı. Şimdi bu politikaye işlevsellik kazandırılıyor. Hassas bir zamanda hassas bir zeminde hassasiyetleri yüksek olan yazarlar üzerinden yapılmak istenen AKP’nin Kürt AKP’si yaratma politikasıdır. Bu nettir. AKP’nin çözüm olduğunu Kürtlere kabul ettirme operasyonudur.
AKP AT İZİNİ İT İZİNE KARIŞTIRIYOR!
Bunun için dezenformasyon var. “Tehdit” olgusunu gündemleştiren zaman, sabah, yeni şafak gibi gazeteler... Dışarıdan buna çanak tutanlar ise Cüneyt Özdemir gibileri… Birçok kişi de insani olarak “varsa tehdit olmaz” diyor. Ama AKP’nin yıllardır yaptığı “at izi it izine karışsın gerçekler bilinmesin” politikası simdi derinleştirilerk devam ediyor.
Bu nedenle bazı konuları konuşmak ve insanların birbirlerini anlamaları için kullanılan kavramların anlamını karşılıklı olarak bilmekte fayda var. En azından taraflar birbirlerini daha iyi anlayabilme noktasına gelebilirler. Ancak Türkiye’de siyaset ve medya Kürtleri konu edindiğinde kullandığı dilin sorunlu olduğu hep tartışılır. Kürt meselesi üzerine konuşan ve yorum yapanların söylediklerinin doğruluğu devleti vareden “resmi ideoloji” ile ilişkisiyle ölçülürdü. Ayırımlar biraz daha netti. Medyada haberlerin dili, yazarların yorumları da bu eksen üzerinden çözümlenmeye çalışılırdı. Bu durumu sosyolog İsmail Beşikçi yıllarca çok güzel örneklerle yazdı.
AKP KÜRTLERİN SİYASET ALANINI KİRLETİYOR
Ancak şimdilerde daha doğrusu AKP’nin iktidara gelmesinden sonra ortamda kavramlar, ölçüler ve nitelendirmelerin bulanık bir zemine sokulduğunu belirtmekte fayda var. AKP’nin iktidarı ile sorun “yaşam tarzları”nın tehlike altına alınması sorunu değil; çok daha beter bir soruna neden olan bir durumu var. AKP, siyasetin temel kavramlarının sağ ve sol karşılığını bulandıran bir politika ortaya koydu. Sağda “muhafazarklık, islamcılık, liberallik, milliyetçilik” gibi kavramların karşılığını başkalaştırdı. Sol için ise askeri vesayet, statükoya karşı mücadelede belirsizlikler yarattı. Bu başkalaştırma tarz-ı siyasetin değişimi anlamını taşımıyor. Klasik, geleneksel siyasetin daha da kirletilmesi, iktidar ve resmi ideolojinin kendisini incelterek başkalaştırarak yansıtmasını sağlıyor.
Bu durumun Kürtlere, Kürtlerin siyaset alanına yansıması ise daha kötü. AKP’nin 8 yıllık siyaseti en fazla Kürtlerin siyaset alanını, Kürt siyasal aktörlerini, yapılarını ve tek tek kişileri kirletmeyi amaçlamaktadır. Bu duruma devletin resmi ideolojinin yeniden üreten AKP siyaseti; çözüm için kendini dayatan Kürt meselesindeki, Kürt tarafının zayıflatmasını esas alan bir yaklaşıma sahiptir. Bunu yaparken de ustalıklı bir yöntem izlemektedir. Bu yöntemi ise daha çok medya üzerinden yürütmektedir. Bunun için kullandığı medyada Yeni Şafak, Sabah, Star gazetelerinin Zaman ve Aksiyon ile direkt Kürt karşıtı bir cephe oluşturulmuş durumda. Taraf ve Radikal gazeteleri ise durumu daha incelterek yapıyorlar. Bu gazeletelerin manşet, haber ve yorumlarında (tabii ki bütün yazarları ve muhabirleri ortaklaştırmamak gerekli) ağırlıklı olarak AKP’nin siyasal mücadelesine katkı sunmaktadırlar.
AKP’NİN KÜRTLERİ KİMDİR?
Sadece son dönemde Türk medyasındaki tartışmalara konu olan olay, kişi ve kurumları ele aldığımızda bu durumu çok rahat bir şekilde anlayabiliriz. AKP, silahlı çatışmada askeri olarak başarılı bir sonuç alamadığı Kürt hareketini, medyadaki özel savaş politikaları ile başarısız kılmak istemektedir. Bunun içinde Kürtleri kategorileştirerek, kendi aralarında çeliştirip çatıştırmayı esas alan bir strateji izleyen AKP, medyayı da bu özelliği ile kullanmaktadır.
AKP’nin kullandığı ya da kullanmak istediği Kürtler şöyle kategorize edilebilir.
Birinci Kategoridekiler; AKP’nin yaptıklarını benimseyen Kürtler. AKP’nin içindeki Kürtler de denilebilir. Hüseyin Çelik, Mehmet Şimşek ve diğer AKP’li Kürt vekiller sayılabilir. Bu kategorinin Kürtlükle bağı siyasal, kültürel, tarihsel bir bağı yoktur. Ya da böyle bir bağ kurma ihtiyacı yoktur. Daha önceleri Demokrat Parti, Doğru Yol Partisi, Anavatan partisi vb partilerde yer alan Kürtlerle aynı özellikleri taşımaktadırlar. Daha çok ekonomik çıkar ve devlet içinde Türk devletine hizmeti esas alırlar
İkinci Kategoridekiler; medya üzerinden yaratılan Kürtlerdir. Bu katmandakiler insan olarak türüne, ulus olarak etnik kökenine, siyasal olarak düşüncelerine yabancılaşmış; devlet katında ve iktidar tarafında olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamaktadırlar. Bu kategoriye en güzel örnek Mehmet Metiner’dir. Bir ara başkaları da bu kategoriye girmek için çabalıyordu. “Tehdit edildiklerini söylüyorlardı” Kendilerini tehdit ettikleri kurumlar, kişiler “hayır böyle birşey yok” deseler de durum değişmiyor. Onlar kendileri için imza toplanmasını, tv kanallarında tartışma konusu olmayı, haklarında devletlilerin ve bazı yazarların konuşmasını yazmasını istedikleri için Küçük Emrah gibi boyunlarını büküp “mazlum” rollerine girerler. Bu kategoridekiler Kürtlüklerini de piyasada kar getirecek yöntemler kullanırlar. Geçmişteki “mazlumlukları” artık para getirmese bile ün ve şöhret getirir. Egemen medyanın kapıları onlara açılmış, geçmiş sadece kar getirecek bir sermaye haline dönüşmüştür. Bunlar varlık gerekçelerini tazelemek için sürekli iktidar yalakalığı yaparlar. beklenmedik numaralar yaparlar.
DİZELERİ VE CÜMLELERİN ÇELİŞKİSİ
Üçüncü kategori ise çok daha tehlikelidir. Bunlar zekidir. “Cin gibidirler. Elleri kalem tutar. Medyada, popüler kültür ve magazin dünyasında akrabaları, arkadaşları ve “hamili yakınları” vardır. Geçmişlerinde “radikal devrimci geçmiş” vardır. “Biz de vakti zamanında...” diye cümlelere başlarlar. Entelektüel, aydın olma mütevaziliği ile “ne solcu ne sağcı” söylem üzerinden kimseye yakın durmadıklarından dem vururlar. Kendilerini kalburüstü yazarlara ve sanatçılara sevdirenler de vardır.
Aralarında şair ve yazar olanları da vardır. Bejan Matur buna tipik bir örnektir. Yazılarında ortalama, makul kavramlarla yazıp çizer. Biraz Kürtlerin duygularına, biraz devletin hassasiyetine seslenirler. Kürtlerin gerillasına, radikal zeminde siyaset yapana acayip gıcıktırlar. (Bu çok önemli bir durumdur. Çünkü bu kategoridekiler mahallede birlikte oynadıkları, üniversitelerde birlikte aynı sınıfta olan arkadaşlarının dağa gitmesi onların da şehirde kalması hala bir kompleks olarak içlerine oturmuştur. Hiç ama hiç rahat değildirler. Ve kendi tercihlerinin doğru olduğunu anlatmak için olmadık numaralar yaparlar!) Sistem bu tiplere ihtiyaç duyduğu için köşe verir, programlarda konuşma hakkı verir. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun uçağında olurlar. Sistemin yok saydıklarının yerine temsil hakkı tanıdığıdır. Kürtler adına konuşurlar. Biraz taşeron karakteri taşırlar. Hamili yakınları varolduğu için –ki bu hamili yakınlar Mehmetçik vakfına bağışlar yapar, AKP’nin Kürt sorununu çözdüğünü söyler- Kürt aydını olarak sayılmak için devletin onlara sağladığı zeminde varlık gösterirler.
Bu kategoridekiler; “bir günlük ziyaret”le ve yapılan sohbetlerle “dağın ardını anladığını” sanır. Medyada lojistik çete örgütlenmesi bunları besler, gaza getirir. O kadar zekidirler ki bunun farkında olarak hem kendilerini kullandırtır hem de o ortamı kullanırlar. Tek amaçları kendileridir. Yazdıkları şiir dizeleri ile yazı cümleleri arasında duygu ve ahlak çelişkisi çok fazladır. İnsanın kendisini inkara götürecek kadar kendilerini egemen medyanın kollarına bırakmışlardır.
AKP’NİN SÜRGÜNDEKİ KÜRTLERİ!
Dördüncü bir kategori daha var. Bu kategoridekiler daha çok sürgünde türedi. Aralarında sanatçısı, siyasetçisi ve kronik internet ortamının kişilikleri var. Sürgün olma gerekçelerinin para ve bir kedi sahibi olmakla kalkabileceklerine inanıyorlar. Bu kesim, birinci kategoridekilerin yerine kendileri olmak için çaba sarfeder. Türkiye’ye dönüp AKP’nin Kürtler içindeki seksiyon örgütünü kurmak istemektedirler. Böyle bir projeleri var. Yıllardır kronik Öcalan ve PKK düşmanlığı yaparlar. PKK’yi “terör örgütleri” listesine alınması için Kürt tarafının “bilirkişileri” olarak değerlendirildiler. AKP kendi içindeki Kürt zevatı ile PKK’ye karşı başarılı olamayacağını bildiği için Kürt AKP’sini bunlar üzerinden yapmaya çalışarak Kürtlerin gücünü barajlamak, 2003-2004 yılları arasında PKK içindeki tasfiyeci çizgiyi şimdi bunlarla yapmak istemektedir. O dönemdeki yorgunlar, yılgınlar ABD’yi kendilerine partner seçerken bunlar AKP’nin oluşturduğu bulanık iktidar blokunu kendilerine partner seçiyorlar. Kürtlerin bu kısma tepkisi ortaya çıkınca “baskı altında olduklarını” söyleyerek kıyameti koparıyorlar. Devletle daha açık deyişle Kürdistan’da sömürgeci devletin iktidarına dayarak anti-sömürgeci hareketi zayıflatmak istiyorlar. Kendilerini kullandırıyorlar. Ya da Kürdistan’daki sömürgeci güçler bunları kullanıyor.
AKP KÜRTLERİNİN ORTAK ÖZELLİĞİ!
Bu dört kategoridekilerin ortak özelliği, Kürtlerin demokratik siyasetini kirletme potansiyeli taşımalarıdır. Geçmişte güzel yazılar, şiirler, yazmış olabilirler. Ama nerde para ve daha fazla rahatlık varsa ordadırlar. Kendilerine Kürt de diyebilirler, aydın da! Sorun bu değil. Bu kategorilerde yer alanlar yalan ve yanılsama üzerine kurulu duruşları ile kendi varlık gerekçeleri ile çelişmektedirler. Çünkü kimse söyledikleri şarkılara, şiirlere ve inandıkları düşüncelere birşey demiyor. Bunların tercih ettiği siyaset ve ilişkide bulunduğu devlet ve medyasının özel savaş politikalarına karşı duruyor. Çünkü bilerek yada bilmeyerek alet olmuş durumdadırlar. AKP’lileşmeyi bütün Kürtlere dayatmaktadırlar. PKK’yi Öcalan’ı, BDP’yi destekleyen milyonlarca Kürde “aptal, katil, geri zekalı” muamelesi yapmaktadırlar. Asıl totaliter, tek düşünceyi kabul ettirmek isteyen egemenlikçi devlet politikasına sahip düşünce tarzı bunlarda vardır.
Kim nederse desin, “Dağın ardını anladığını söyleyen Maraşlı esmer şair kadınla, hergün serhildanlarla onurlu duruşunu koruyan coğrafyadan olduğunu söyleyen çevresi geniş tombul akıllı Kürt de, bir kedisi olmadığı için mutlu olamayan naif sesli şair de, hala sanallıklar içinde halkın ozanıyım diyen de, AKP’nin kapısında, TV stüdyolarında belirlenmiş birkaç siyaset cümlesi ile Kürt sorununu yorumlayan MM de tek tipçi, totaliter düşüncenin sahibidir. Kavram ve siyaset karmaşası yaratarak kendilerini gizlemektedirler. Çünkü bunlar çıktıkları ekranlarda, yazdıkları yazılarda bütün Kürtleri temsil ettiklerini düşünüyorlar. Bunlar kendilerine Kürt aydını kategorisi yaratarak diğer bütün Kürtleri aptal ve düşüncesiz olarak damgalamak istemektedirler. Bunlar yoksul Kürtler, dağlarda bulunan binlerce gerilla ile, hapisteki binlerce direnen tutuklu Kürtler, alanlara çıkan analarımızla, kardeşlerimizle dalga geçmektedirler. Bunlar bu halkın seçtiği siyasetçileri tanımamaktadırlar. Ve herkesin kendileri gibi olmalarını istemektedirler.
AKP’NİN TOTALİTER KÜRTLERİ!
İşte bunlar ve bunların destekçisi AKP medyası, bunlara karşı bir söz söylendiğinde kıyameti koparırlar. Bunun da asıl nedeni sahip oldukları işbirlikçi totaliter düşünce yapılarıdır. İsterseniz bunları bir deneyin. En değme demokrat siyasetçiyim özgürlükçüyüm diyene bir parti teslim edin, kendisi dışında kaç kişi ve kaç farklı düşünce sahibini örgütleyebilir. En gazeteciyim diyeni de getirin bir gazetenin başına nasıl bir gazete çıkaracak görelim! Şiiri ile yazısı arasında duygu, ahlak ve cins çelişkisi derinliği yaşayan cemaat ilişiğinden de ne beklenir bilmiyorum.
Velhasıl AKP’nin oyununa gelen, kendisini merkeze alan tekli düşünce yapısını bütün Kürtlere dayatan bu Kürtleri şahsım adına kabul etmek durumunda değilim. Kürtlerin özgürlüğü için mücadele edenlere karşı etik dışı yorumlarını da benimsemek durumunda olmadığımızı da belirtmek durumundayız. Hele CNN Türk’ün iliştirilmiş ve ilişmiş yeni yetme akıl hocasının Kürt düşmanlığının Kürt koruyuculuğunu da etik ölçüler içinde reddedilmesi gerekiyor. Kürtlerin acılarını pazarlarken araya reklam koyan bir fitne gazeteciliktir bu...
ANF NEWS AGENCY
14 Mar 2011
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder
Hakaret küfür vb yorumlarınız olursa savcılığa başvurulucaktır